Alerjenler ve besin öğeleri de etikette yazacak

25 January Thursday, 2018
Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanı Selman Ayaz, gıda etiketlerinde alerjenler, besin öğeleri ve bileşenlerin de yer alacağını söyledi.
Alerjenler ve besin öğeleri de etikette yazacak Haber: Ayşe Gül ULUCAN ŞAHİN
Kamera: Oğuz OĞHAN

Tüketicileri yakından ilgilendiren Etiketleme Yönetmeliği çok kapsamlı bir mevzuat. 80 milyonu yakından ilgilendiren Yeni Etiket Yönetmeliği, ürünün etiketine yazılamayacak ifadelerin yanı sıra, zorunlu olarak yazılması gereken bilgilere de yeni bir düzenleme getiriyor. Buna göre alerjenler, besin ögeleri ve içerikte yer alan diğer bileşenler gibi bilgiler etikette yer almak zorunda.
Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanı Selman Ayaz, gıda etikleriyle ilgili yayınladığımız haberin devamında detayları Web Tarım TV izleyenleri için aktarmaya devam ediyor.
Selman Ayaz, ‘Etiketleme Yönetmeliği’ ile alerjenlerin 4 grupta ele alındığını söyledi. Ayaz, “Dünya üzerinde yapılan çalışmalarda bilim insanları bunu genel anlamda 14 tane gruba ayırmış. Bunlar dışında da insanlarda değişik alerjiye neden olan bileşenler olabilir. Ama yapılan çalışmalar demek ki bunların yaygın olarak insanlarda alerjiye neden olduğu için bunlar belirlenmiş. Bunların başında glüten var, süt ve süt ürünleri var, balık ürünleri var. Bunların dışında kuruyemişler var, soya ürünleri gibi. Yani bunlar 14 grup. Ambalajlı bir üründe bu gruplardan herhangi birini içeriyorsa, burada zaten farklı bir şekilde gerek punto olsun, gerek yazı karakteri olsun, diğer içindekilerde yazılırken onu farklı bir şekilde belirtmek zorunda. Ama yeni yaptığımız düzenlemeyle sadece hazır ambalajlı ürünlerde değil toplu tüketim yerlerinde de zorunlu hale getiriyoruz bunu. Çok önemli. Etiketleme Yönetmeliği’nde getirdiğimiz en önemli değişikliklerden bir tanesi bu. Siz bir lokantaya gittiğiniz zaman, bir yemek yediğiniz zaman eğer o üründe alerjen etkiye neden olabilecek glüten olsun veya diğer ürünler olsun, o 14 gruba giren herhangi bir bileşen yer alıyorsa onu tüketicilerin kolayca görebileceği bir yerde işletme sahibinin tüketicileri uyarması gerekiyor. Bu anlamda önemli. Mönüde yer alabilir, yazı tahtasında yer alabilir, herhangi bir şekilde siz bir yemek siparişi verdiğiniz zaman onu görmeniz lazım. Bununla ilgili geçiş süreci var, bu arada biz bunlarla ilgili yaygın eğitimler yapıyoruz” şeklinde konuştu.
Zorunlu etiket bilgileri
Etiketleme Yönetmeliği’nde zorunlu etiket bilgileri olduğunu hatırlatan Selman Ayaz, zorunlu etiket bilgilerinden birinin gıdanın adı olduğunu söyledi: “3 şekilde gıdanın adı olarak isimlendirme yapılabilir. Resmi ad, tanımlanmış ad veya tanımlayıcı ad olarak yapılabilir. Türk Gıda Kodeksi’nde bir düzenleme yapılmışsa, o ürünle ilgili ürün özellikleri belirlenmişse, bu resmi ad oluyor. Örneğin, ekmekle ilgili tebliğimiz var. Ekmeğin tanımı yapılmış. Ekmek dediğimiz zaman bu resmi addır. Ekmek tebliği var, ekmeğin özellikleri belirlenmiş veya pirinç, pirincin özellikleri belirlenmiş. Ama diyelim tarhana çorbası. Tarhananın bir tebliğ düzenlemesi olmadığından ve yıllarca insanlar bunu tarhana olarak isimlendirdiği için, alışılagelmiş ad diyoruz buna. Veya ikisi de değil, herhangi yeni bir ürün yapıyorsunuz, onu da tüketicinin kolayca anlayabileceği şekilde tanımlıyorsunuz. Buna da tanımlayıcı ad diyoruz”.
Geçtiğimiz aylarda gündeme gelen palm yağıyla ilgili de bir açıklama yapan Ayaz, palm yağı yerine başka isimli bir yağın ürün üzerine yazılamayacağını ifade etti: “Palm yağı mevzuatı olan bir ürün. Bitki adıyla anılan yağlar tebliği var. Orada palm yağı da tanımlanmış. Palm yağı ile örneğin hurma yağı çok farklı şeyler. O zaman bir ürünü eğer palm yağı ile üretiyorsanız, veya bileşen olarak palm yağını bir gıdaya katıyorsanız, o üründe hurma yağı yazamazsınız, ürün adı olarak palm yağı yazmak zorundasınız”.
Tüketici mantının içinde ne var bilecek
Ayaz sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Mesela bundan 30-40 yıl önce döner deyince sadece kırmızı etten üretilen bir ürün olarak biliyorduk. Ama daha sonra yıllar geçti sucuk döner çıktı, tavuk döner çıktı, yani bu bir inovasyon, ürün çeşitliliği artabilir. Mantıda da aynı şekilde. Günümüzde yaygın olarak kullanılan soya mantısı var. Belki önümüzdeki dönemlerde başka ürünler olacaktır. Balık pastırması çıktı mesela. Yani bu ürünler her zaman artacaktır. Soyadan bir mantı yapılmışsa o ürüne ‘soyadan üretilmiştir’ diye mutlaka belirtilmesi gerekiyor. Eğer içinde hem kıyma hem soya katmışsa o zaman miktarlarını azalan oranda yazması gerekiyor. Ve kıyma miktarını da mutlaka yazmış olması gerekiyor. Tüketiciyi yanıltmaması adına üründe ne kadar kıyma, ne kadar soya var bunu yazmış olması gerekiyor”.
Bileşenler azalan oranda etikette yazacak
Bir gıda maddesinin birçok bileşenden oluşabileceğini vurgulayan Ayaz, “Tek bileşenden oluştuğu gibi. Eğer bir gıda maddesi birden fazla bileşenden oluşuyorsa, içindekiler kısmında ürün hazırlamada kullanılan miktarlarına göre o üründe bileşenleri yazmak gerekiyor. Örneğin ekmekte; un, su, tuz, maya kullanılır. Un daha çok kullanılır. Unu yazacaksınız daha sonra suyu, mayayı, tuzu hangisini daha fazla katıyorsanız onu yazacaksınız. Tabi bunların da miktarları var. Tuzla ilgili de düzenleme yaptık. Azalan oranda içindekileri yazmanız gerekiyor” ifadesine yer verdi.
Bütün ürün ismi aynı karakterde olacak
Ayaz, tüketicileri koruma adına çok önemli bir düzenleme yaptıklarını ifade etti: “Etiketlerde gıdanın adı olsun, zorunlu etiket bilgileri olsun, en az 1 metre 2 milimetre yazılması zorunlu. Ama bunun istisnaları var. Birçok düzenlemede bunu yaptık. Örneğin, takviye edici gıdalarda, et ürünlerinde daha büyük puntolarla yazılma zorunluluğunu getirdik. Ama yeni klavuzda yaptığımız düzenleme şu: Artık gıdanın adı aynı puntoyla aynı yazı karakteriyle aynı büyüklükte olacak şekilde yazılacak. Örneğin, aromalı bir ürün yapıyor, aromayı küçük yazıyor, devamını büyük yazıyor. Artık bu olmayacak. Bütün ürün ismi aynı karakterde, aynı renkte, aynı puntoda olacak. Bu tüketicileri koruma adına çok önemli bir düzenleme. Bir üründe örneğin, muz aroması kattı ama muzun kendisi yok. Buna muzlu kek diyemez. Muz aromalı kek demek zorunda. Ama ürüne hem aromayı kattı hem de muzun kendisini kattı. O zaman muzlu kek diyebilir. Ama aromalı olduğunu da mutlaka belirtmek zorunda. Bu konuda tüketicilerin de kolay tercih yapmaları sağlanmış olacak”.
Son tüketim ile tavsiye edilen tüketim tarihi arasındaki fark
Selman Ayaz, gıdaların raf ömrünü belirleyen 2 düzenleme olduğunu belirterek şunları söyledi: “Birisi son tüketim tarihi, birisi de tavsiye edilen tüketim tarihi. Mevzuatta şunu söylüyoruz: Son tüketim tarihi geçmiş bir ürünün piyasada bulunmasına mevzuat izin vermiyor. Mutlaka son tüketim tarihi geçmeden o ürünün piyasadan kaldırılması gerekiyor. Eğer bir rafta bir ürün duruyorsa, bunun son tüketim tarihi geçmişse onun orada kalmaması, tüketiciye ulaştırılmaması gerekiyor. İşletme sahibinin o ürünü imha etmesi gerekiyor. Ama tavsiye edilen tüketim tarihi öyle değil. Tavsiye edilen tüketim tarihi geçmiş olan ürünler, piyasada bulunabilir. Yani burada sorumluluk tamamen gıda işletmecisinde. Gerek son tüketim tarihi, gerek tavsiye edilen tüketim tarihini belirleme yetkisi tamamen kendisinde. Kendi üretim teknolojisine göre, bu tarihi belirleyebiliyor. Ama sorumluluk ona ait. Raf ömrünü kısa vermişse, son tüketim tarihi yazmışsa bir üründe, geçmişse biz bakanlık olarak o ürünü gördüğümüz zaman onun hakkında yasal işlem yapıyoruz. O ürünü piyasadan toplattırıyoruz. Ama tavsiye edilen tüketim tarihi yazmışsa, daha çok bunlar baklagil gibi ürünlerde yazılıyor. Kuru fasulye, makarna gibi. Yeter ki ürün özelliğini bozmasın. Kendi ürün özelliklerini koruduğu sürece bu ürünler tavsiye edilen tüketim tarihi geçmiş olsa bile rafta kalmaya devam edebilir. Ama son tüketim tarihi yazılan bir ürün tarihi geçmişse, rafta kalamaz. Örneğin, makarnanın tavsiye edilen tüketim tarihi bugün dolmuş. Aslında makarna aynı duruyor. Hiçbir şey olmamış, bozulmamış. 3 ay sonra gitsek yine aynı şekilde. Uzun süre dayanabilen ürünler. Onu alabiliriz, bir sıkıntı yok. Bunun da yapılması gereği, mantığı şu: Bunlar aynı zamanda milli servet. Bu makarnanın tavsiye edilen tüketim tarihi geçti diye onu çöpe atamayız. Ürün çünkü bozulmamış. O ürün kullanılabilir, burada israfı önlemiş olursunuz. Son tüketim tarihi belirlenmiş ürünler mikrobiyolojik açıdan daha kolay bozulacak ürünler olduğu için insan sağlığına zararlı olabilir son tüketim tarihi geçtiği zaman. Ondan dolayı tarihi geçtiği zaman rafta bulunması izin vermiyoruz”.
Enerji ve besin öğeleri bildirim zorunlu olacak
Daha önce beslenme bildirimi denilen enerji ve besin öğelerinin bildiriminin zorunlu olmadığını dile getiren Ayaz, “Bazı özel durumlar için zorunluydu. Bu yönetmelikle getirdiğimiz en önemli düzenlemelerden bir tanesi de 20 Ocak 2017 tarihinde yayınladığımız Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği ile bunu bütün ambalajlı gıdalarda artık zorunlu hale getiriyoruz. Burada da birkaç istisna var. Aslında tüketicilerin sağlıklı tüketim yapmaları yani gıda konusunda bilinçli tüketim yapmaları açısından önemli. Ülkemizde ve dünyada obezite çok yaygın biliyorsunuz. Tüketici almış olduğu gıdanın 100 gramında veya 100 mililitresinde enerji değeri ne kadar bilecek. Bunun dışında diğer besin öğelerini; protein, karbonhidrat, tuz, doymuş yağ ne kadar? Bunların hepsini tüketici orada rahatlıkla görebilecek. Bu anlamda sağlıklı gıda tüketmesi konusunda bu çok büyük katkı sağlayacaktır tüketicilere” dedi.
Meyve sularındaki ifadeler önemli
Meyve suları çok önemli olduğunu vurgulayan Ayaz, tüketicilerin en çok yanıldığı ürünlerden birisinin bu grup olduğunu kaydetti: “Çünkü piyasada buna benzer 4 tane ürün çeşidi var. Piyasada meyve suları, meyve nektarları, meyveli içecekler, bir de aromalı içecekler var. Meyve suları dediğimizde yüzde 100 meyveden oluşan ürünler bunlar. Meyve nektarları, en az yüzde 25 ile yüzde 99 arasında meyve içeren ürünler. Meyveli içecekler dediğimiz yüzde 10 ve 20’ye kadar meyve içeren ürünler. Bir de aromalı içecekler var. Bunlarda hiçbir şekilde meyve olmayabilen ürünler. Ama etiketlere baktığımız zaman birbirine çok yakın etiketler. Tüketiciyi koruma adına bunlarla ilgili düzenleme yaptık. Meyve sularında yüzde 100 meyve suyu şeklinde kullanılmasına izin verdik yani tüketici kolaylıkla görebilsin diye. Diğer ürünlerden ayırabilsin diye. Çünkü özel bir ürün tamamen meyveden yapılıyor. Ama mesela bir meyveli içecekte, meyve aromalı içecekte yüzde 100 meyve suyu diye bir ifade zaten kullanamaz. Bunun dışında belki aromalı içecekte, aroma katıldığı zaman meyve şeklinde demeyecek, aromalı olduğu mutlaka yazılması zorunlu hale getirdik.
2019 yılı sonuna kadar kapsamlı eğitim verilecek
Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanı Selman Ayaz, yaptıkları yönetmelik düzenlemesi ve çıkarılan klavuzun çok kapsamlı olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Bununla ilgili toplumun gerek sektör olsun gerek tüketicilerimiz olsun 2019 yılının sonuna kadar çok geniş kapsamlı eğitim çalışmalarını başlattık şu anda ve yoğun bir şekilde devam edeceğiz. Tüketicileri ve sorumlu olan tarafları da bu konuda bilgilendirmemiz gerekiyor. Bu tarih dolduğu zaman artık 2019’dan sonra piyasada mevzuat ne emrediyorsa o şekilde ürünlerin olması gerekiyor. Bu anlamda tüketicilerimizi koruma anlamında bakanlığımızın çok çalıştığını söylemek isterim”.
 
etiketleme yönetmeliği gıda etiketi selman ayaz alerjen bileşen