Araştırmada öncü kurum: TAGEM

29 September Friday, 2017
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın en önemli kurumlarından olan Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM), yaptığı Ar-ge çalışmalarıyla, 100 yıllık enstitüleriyle, laboratuvarlarıyla, deneyimli ve donanımlı personeliyle, Türkiye’nin yerli gen kaynaklarını korumakla kalmıyor, yeni ürün çeşitleriyle Türk tarımına önemli katkılar sağlıyor.
Araştırmada öncü kurum: TAGEM Haber: Ayşe Gül ULUCAN ŞAHİN
Kamera: Altay TÜRÜNG
Fotoğraf: İbrahim BAĞCI

Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM), araştırma enstitüleri, Ar-ge merkezleri, laboratuvarları, deneyimli ve donanımlı personeliyle gıda, tarım ve hayvancılık sektörü içinde yıllardır çok önemli bir görev üsteleniyor.
Ar-ge’yi ‘tarımın olmazsa olmazı’ olarak gören Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yapılan Ar-ge çalışmalarından olumlu sonuçlar almayı sürdürüyor. Türkiye'de TAGEM tarafından ilk etçi damızlık tavuğu ve Siyah Pirinç (Siyah-1) geliştirilirken, ilk etapta özel sektörün tavuk civcivi taleplerinin öncelikle yüzde 10’una cevap verilecek. İlerleyen zamanlarda ithalat sona erecek.
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdür Yardımcısı Dr. Necati Tulgar, TAGEM’in kuruluşu ve çalışmaları ile ilgili bilgileri Web Tarım TV izleyenleri için anlattı.
Necati Tulgar, Bakanlığa bağlı 13 tane Genel Müdürlük olduğunu belirterek, “Bu genel müdürlüklerden bir tanesi de Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü. Genel Müdürlüğümüz 1991 yılında kuruldu. 2011 yılında yeniden yapılanma kapsamında ismi değişti. Politikalar eklendi. Yaklaşık çeyrek yüzyıllık bir geçmişi var” dedi.
“100 yılı aşan enstitülerimiz var. Pendik Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü gibi. Şu anda 50 tane araştırma enstitümüz bulunuyor. Bunlardan bir tanesi de Milli Botanik Bahçesi. Bu 50 tane araştırma enstitüsü yaklaşık 35 tane ile dağılmış vaziyette. Ayrıca 23 tane de araştırma yetkisi verdiğimiz kuruluş var. Bunlardan 9 tanesi Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü. 13 tanesi de İl Gıda Kontrol Laboratuvar Müdürlükleri. Bu araştırma enstitülerimizde yaklaşık 6 bin 500 civarında personel çalışıyor” şeklinde konuşan Tulgar, şöyle devam etti: “Yaklaşık 2 bin 200 civarında araştırma personeli mevcut. Bunun da yüzde 80’inden fazlasının yüksek lisansı ya da doktorası var. Dolayısıyla büyük bir insan gücü kapasitesi bulunuyor. Baktığımız zaman Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü tüm kamu kurum ve kuruluşları içerisinde araştırma organizasyonları açısından ilk sırada sırada yer alan bir kuruluş”.
Araştırma enstitülerine bağlı olarak 200 bin dekar arazi bulunduğunu anlatan Tulgar, bu arazilerde araştırma hizmetlerinin verildiğini hatırlattı.  
“Enstitülerimizde yıllık 1,3 milyon civarında analiz yapılıyor”
Necati Tulgar, tarımın tüm alanlarında Ar-ge hizmeti verdiklerini vurgulayarak, bunların; bitkisel, hayvansal, toprak, gübre, su, ekonomi, hayvan sağlığı gibi konularda yapıldığını kaydetti.
TAGEM’in 2 ana fonksiyonu olduğunu söyleyen Tulgar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle 2011 yılında yapılan yapılanma sonrasında yeni bir görev daha eklendi. Bizim en önemli hizmetimiz Ar-ge yapmak. Tarımsal alanda verimi, kaliteyi artırmak ve teknoloji geliştirmek. Dolayısıyla biz karar vericilere alternatifli olarak politika dokümanlarını hazırlayıp onların hizmetine karar vermeleri açısından sunuyoruz. Bunun yanında yine gen kaynaklarımızın korunması konusunda ve bunların kullanımlarının sürdürülebilmesi konusunda bizim ayrıca bir görevimiz var. 50 tane araştırma enstitümüzde 300 tane laboratuvarımız var. Buralarda da 2 bine yakın altyapısı oldukça iyi önemli sayılacak cihazlar mevcut. Enstitülerimizde yıllık 1,3 milyon civarında analiz yapılıyor. Son 10 içerisinde özellikle ileri Ar-ge ve inovasyon merkezleri kurmaya başladık. Bunlardan 18 tanesi aktif olarak hizmete açıldı. Kalkınma Bakanlığı’ndan sağladığımız desteklerle. Geriye 17 tane şu anda devam eden ve açılacak olan ileri Ar-ge merkezleri var. Bunların en önemlileri; Yenimahalle’de bulunan dünyanın 3. Büyük Türkiye Tohum Gen Bankası,  yine Yenimahalle’de bulunan Biyoteknoloji Merkezi. Burada muhafaza altına aldığımız tohumların özellikle yerli genetik kaynaklarımızın ıslahta kullanılması amacıyla ve ıslah süresinin kısaltılması amacıyla biyoteknoloji laboratuvarı geliştirdik. Erzurum’a soğukluk test merkezi kuruldu. Soğuk bölgelere dayanıklı tohum çeşidi geliştirmek için. Konya’da sıcağa dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi için orada ayrı bir merkez kuruldu. Samsun’da enerji tarım araştırma merkezi ile Eskişehir’de etçi tavuk geliştirme merkezi gibi yaklaşık 18 tane Ar-ge merkezi kurduk. Hala da kurmaya devam ediyoruz. Dolayısıyla alt yapımız her geçen gün güçleniyor”.
“Yerli damızlık civcivler ithalatı bitirecek”
Yaptıkları başarılı araştırma çalışmalarını da aktaran Necati Tulgar, tavukçuluk sektörünün çok önemli olduğunu ve Türkiye’de yaklaşık 2 milyon tonun üzerinde beyaz et üretildiğini söyledi. Kırmızı et üretiminin 1 milyon 150 bin ton civarında olduğuna ve yaklaşık 2 katı kadar beyaz et üretildiğine dikkat çeken Tulgar, yeni geliştirilen ilk etçi damızlık tavuğu çalışmaları hakkında da bilgi verdi: “Damızlık civcivleri yurt dışından temin ediyoruz. Yüzde yüz dışa bağımlıyız. Dolayısıyla bu da gıda güvenliği açısından bir risk. Dolayısıyla biz daha önce yumurtacı tavuklarda bir ıslah çalışması başlatmıştık. 3 tane hat geliştirdik. Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü Ankara’da. Bunları tescil ettirdik. Bunları da belli oranlarda piyasaya sunmuş vaziyetteyiz. Türkiye insanının özellikle hayvansal protein ihtiyacını karşılanması açısından çok önemli. Eskişehir’de de böyle bir çalışma başlattık. Kalkınma Bakanlığı’ndan sağladığımız imkanlarla neredeyse bir enstitü kurduk, kümesler ve tüm müştemilatıyla birlikte. Orada ıslah çalışmalarına başladık. Yaptığımız çalışmalar sonunda bir tane hat geliştirdik, onu da tescile sunduk. Özel sektörle iki kere bir araya geldik. Geliştirdiğimiz bu hatları özel sektörün kullanımına açtık. Aralık ayından itibaren özel sektöre bu civcivleri vermeyi planlıyoruz. Bizim ilk etaptaki amacımız dışa bağımlılığı azaltmak ve sektördeki geliştirdiğimiz hatların kullanım oranlarını yüzde 10 civarlarına çıkarmak. Türkiye’ye yaklaşık yılda 15 milyon civarında damızlıkçı etçi civcivler girmektedir. Bu şekilde biz yılda 190-200 bin civarında ebeveyn vereceğiz. Özel sektörde bunlardan yaklaşık 25-30 milyon civarında civciv üretip, bunlardan et üretimi sağlayacaklar. Bu oran daha sonra yüzde 10’un üzerine çıkacak diye düşünüyoruz. Burada yaptığımız Ar-ge’nin değeri 600 milyon civarına tekabül ediyor. Böylece 5 milyon civarında döviz yurt içinde kalmış olacak. En önemlisi de yarın herhangi bir sebeple bir hastalık olabilir, savaş olabilir. Böyle bir risk durumlarında da biz kendi hatlarımız olduğu için bunları hızla üretime sokabileceğiz. Çünkü hayvansal proteinin önemli bir kısmı özellikle bu etçi tavuklardan gelmektedir. Dolayısıyla bu riski bir şekilde bertaraf etme gibi bir planımız var”.
TAGEM siyah pirinç geliştirdi
Tulgar, TAGEM tarafından 2010 yılında Türkiye’ye has pirinç çeşitlerinin geliştirilmesi için bir program başlatıldığını söyledi. 2015 yılında “Siyah-1” diye bir tane pirinç çeşidi geliştirerek tescil edildiğini anlatan Tulgar, Türkiye’nin pirinç üretiminde çok önemli bir noktada bulunduğunu kaydetti.
“920 bin ton civarında çeltik üretimi, 550 bin ton civarında pirinç üretimi var” diyen Tulgar, yaklaşık 30 yıl önce Türkiye’nin beyaz pirincin tamamına yakınını yurt dışından ithal ettiğini ifade etti. Tulgar sözlerini şöyle tamamladı: “Şu anda pirinç üretiminin yüzde 80’ini yurtiçi imkanlarla sağlıyoruz. Aslında biz tamamını da karşılayabiliriz ama bu pirinç alanlarının biraz daha artırılması gerekebilecek. Dolayısıyla bağımlılığımız ortadan kalkacak. Yapmış olduğumuz Ar-ge ve diğer yaygınlaştırma çalışmaları sonucunda da belli bir noktaya geldik. Siyah pirinç özellikle diyet amaçlı daha çok kullanılıyor. Antioksidan özelliği var. Beyaz pirince göre mineral madde açısından zengin. İçerisinde; Çinko, demir, kalsiyum, fosfor gibi mineral maddeler açısından zengin. Karbonhidrat oranı düşük. Şeker hastaları için uygun. Böyle bir özelliği var. Dolayısıyla 2015 yılında Türkiye’ye has siyah pirinç geliştirildi ve tescil edildi. 2017 yılında da yine başka bir çeşit daha geliştirildi o da tescile sunuldu”.
 
TAGEM araştırma Ar-ge laboratuvar gen kaynakları